Ekonomik şartların her geçen gün bizi biraz daha endişelendirmesiyle elimizde olanlara sıkı sıkı sarılmaya başladık. “Ya telefonum bozulursa da yenisini almak zorunda kalırsam?”, “Arabam bozulursa başka bir araba nasıl alırım?” gibi korkularımız daha çok arttı.
Bu yüzden elimizdeki aracımızın ömrünü nasıl uzatabileceğimizi öğrenip bu bilgiler ışığında hareket etmemiz çok önemli. Mustafa Lodos’un katkılarıyla, yapabileceklerimizin neler olduğuna bir göz atalım.
Hocamız, konuyu Sanayi Devrimi’nden başlayarak ele alıyor.
19. yüzyılda başlayan Sanayi Devrimi’nin yarattığı döngü, “ihtiyaçlar” ya da “öncelikler”; makine cihaz üretiminde çeşitliliği artırdı. Bu gelişim, bizim konforumuzun ve ihtiyaçlarımızın karşılanması şeklinde görülse de aslında öyle olmadığını savunuyor Mustafa Hoca.
Ona göre, endüstri bize muhtaç görünse de döngünün devam etmesi için tüketiciler, endüstriye bağlanmış durumda çünkü üreticinin para kazanması için ilk önce otomobili, daha sonra yedek parçasını satması gerekir. Birçoğumuz, üreticinin otomobili sattığında para kazandığını zannederiz ancak hocamızın söylediğine göre asıl kazanç, yedek parçadır.
“Amerika’daki 1901 yılından beri hiç sönmeyen ampul gibi olsa bu çark hiç dönmez.”
Daha farklı bir şekilde ifade edecek olursak, bu teknolojileri kullanacaksak maddi itaatkârlık içinde olmayı da kabul etmeliyiz. Otomobile takılan her parçanın, çarkın döndürülmesi için belli bir ömrü var ve ona göre tasarlanıp üretiliyor.
“Otomobil teknolojilerinden yararlanacaksak aldığımız aracın var olan ömrüne ulaşarak cebimizden çıkan paranın olması gerekeni aşmaması, temel hedefimiz olmalı.” diye ekliyor hocamız ve bunun için yapabileceklerimizi sıralıyor.
Aracın temizliğini ihmal etmemiz gerekiyor.
Aracın karoserinin (ana parçalar dışında kalan, yolcu ve yük taşınan kısım) temizliği, iç temizliği ve motorun temizliği büyük önem taşıyor. Temizlik yapılmazsa uzun vadede mekanik sorunların baş göstermesinin yanı sıra dış görünümü de olumsuz etkilenir. Bu yüzden aracın temizliğini düzenli bir şekilde yaparak ömrünün uzamasını sağlayabiliriz.
Boyayı koruyacak önlemler almalıyız.
Hocamız boya konusunu şu şekilde açıklıyor:
“Araç üretilirken boyamada daldırma yöntemi kullanıldığı için kaza gibi durumlarda dış aksam sökülüp takılırken yeterince özen gösterilmezse paslanma/çürüme meydana gelebilir. Boya koruma, pasta cila gibi yöntemler ise dış aksamın ömrünü uzatır; böylece dolaylı olarak otomobilin ömrünü uzatır.”
Koruma kapağı almayı atlamamalıyız.
Araçların motor kısmının altını örten bir koruma kapağının satın alınması, yabancı madde ya da hayvan girmesi gibi durumlarda motora verilecek olası zararların önüne geçer. Ayrıca motor kapağı olmazsa hava akışı da kontrol edilemez ve aerodinamik etkilenerek yakıt tüketimi artar.
Günümüzdeki otomobillerde birçok elektronik bileşen, motor kısmında bulunur. Tüm bu sistemlerin dış etkenlere maruz kalması, aracın elektriksel sistemlerini de olumsuz etkileyebilir. Bir koruma kapağının olması ise aracın ömrünü otomatik olarak uzatacaktır.
Periyodik bakımları hiçbir zaman ihmal etmemeliyiz.
Hocamızın söylediğine göre, motorun var olan ömrünü sonuna kadar kullanmak istiyorsak el kitabında olan kilometre bazlı dönemlere dikkat ederek bakımlarını düzenli bir şekilde yaptırmak zorundayız.
Aksi takdirde motorun performansı düşer, yakıt tüketimi artar, fren sorunları ortaya çıkar, lastiklerin ömrü kısalır, elektrik ve şarj sistemi sorunları ortaya çıkar. Kısacası aracımızın ömrünü uzatmak istiyorsak periyodik bakımlarını atlamamalıyız.
Aracımızı nasıl ve nerelerde kullandığımız da önemlidir.
Hocamız, otomobillerde verilen garanti sürelerinin, ömrünün ⅓ ya da ¼’ü kadar olduğunu; bizim dikkat etmemiz gereken kısmın ise geri kalan yaşamında aracı nerede ve nasıl kullandığımız olduğunu vurguluyor.
Kısacası dağlık, çukur, aşırı sıcak ya da soğuk havalarda araç kullanımı; otomobilin daha hızlı yaşlanmasına sebep olur. Ayrıca sürüş tarzımız da bu noktada önemlidir.
Yıpratıcı ve agresif bir kullanım şekli, aracın ömrünü kısaltan bir diğer eylem.
Agresif bir sürüş tarzı genellikle hızlı ivmelenmeleri ve ani frenleri içerir. Hâl böyle olunca aşınma artar ve motor, şanzıman, fren sistemleri, lastikler üzerinde ekstra yük oluşur.
Yani aracımızın ömrünü uzatmak istiyorsak sürücü koltuğuna oturduğumuzda agresif bir kullanım sergilememeliyiz, ona naif davranmalıyız ki bizi yarı yolda bırakmasın.
Kaçınmamız gereken bir diğer durum ise araca olması gerekenden fazla yük yüklemek.
Araçlardaki süspansiyon sistemleri, fren sistemleri ve lastikler; belli bir yük kapasitesine göre tasarlandığı için bu kapasitenin üstünde yük taşımaya çalışmak, aşırı zorlanmasına sebep olabilir.
Şasi, diferansiyel, lastik, fren sistemleri ve amörtisör; yay, kol gibi süspansiyon sistemleri yük altında hasar görerek bozulmalara yol açabilir. Kısacası aracımızın bizle yaşlanmasını istiyorsak ona kesinlikle fazla yük bindirmemiz gerekiyor.
Otomobillerle alakalı ilginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: